İçeriğe geç

Genç Bir Doktorun Anıları – Mihail Bulgakov

Daha çocukken başlar ilerde ne olmak istiyorsun soruları, başta belki astronotluk gibi ulaşması zor hayallerle başlar, biraz büyüdükçe gerçek seçimler yapma zamanı gelir ve ailenizin telkinleriyle doktorluk gibi daha ayakları yere basan bir mesleğe doğru kayar. Tabii kan görmeye dayanamamak gibi bir derdiniz yoksa. 🙂

Mühendislik okurken zaman zaman teorinin pratiğe geçirilmesi konusunda kafamın çok karışık olduğu dönemler olmuştu. Derslerde bir şeyler öğreniyorduk ama gerçek hayatta elektronik bir sistem profesyonel olarak nasıl tasarlanıyordu, yıllarca sorunsuz nasıl çalışabiliyordu? İşler tam olarak nerden başlıyordu, kullanacağın malzemeleri nereden buluyordun, neye ihtiyacın olduğunu nasıl anlıyordun vs. vs. Tabii ki bu sorular proje ürettikçe netleşmeye başlıyordu ancak öğrenci olarak asla gerçek piyasa şartlarını anlayacak seviyeye gelemiyordum. Her ne kadar stajlar deneyim kazandırsa da birlikte çalıştığın insanlar piyasadaki gerçek beklentileri size yansıtmıyor, çoğu yerde ayak işlerini yapacak kişi olarak görülüyorsunuz. En iyi ortamlarda da proje gizliliklerine takılıyorsunuz. Ancak işe başladığınızda öğrencilik balonu patlıyor ve gerçek hayata gözlerinizi açabiliyorsunuz. Çoğunlukla da hiç beklemediğiniz şekilde…

Her neyse, ne anlatıyor bu değişik demeyin konuya geliyorum. 🙂 Bir an eğer bizde durum böyleyse doktorlarda nasıldır diye düşünmeden edemiyor insan. Canınızı kime emanet ediyorsunuz acaba? Genç doktorlar iş hayatına nasıl başlıyorlar, beklemedikleri problemler karşılarına çıkınca nasıl davranıyorlar, yardım alacak kimseleri, danışacak kimseleri olmadığında nasıl hareket ediyorlar?

İşte kitap ücra bir kasabaya atanmış genç bir doktorun kendi yaşadıklarını ve bazı diğer doktorların neler yaşadığını çok etkileyici bir şekilde bizlere aktarması şeklinde ilerliyor. Küçük bir kasaba doktoru olmak öyle ciddi sorumluluklar gerektiriyor ki, doktorluğun bütün branşlarına hakim olmanız gerekiyor. Düşünsenize ilk ameliyatınızı yapacaksınız ve yanınızda sizi yönlendirecek uzman birisi yok! Acaba kitaplarda anlatıldığı gibi olacak mı? Bir de kendinizi orada yatan hastanın yerine koyun, acaba o masadan kalkabilecek misiniz? Eğer kalkamazsanız, sonraki hastalar için doktor tekrar cesaretini toplayabilecek mi? Bazı incelemelerde bu kitabın aynı zamanda otobiyografi olduğu bilgisi var, yazar aynı zamanda doktor. Kitapta da genç doktorumuzun bir şeyler yazmayı sevdiğini görüyoruz. Günde 100-150 hasta bakan genç doktorumuz karşılaşmak istemediği hastalıkların hepsiyle uğraşmaya başlıyor. Yaptığı başarılı tedaviler çevre kasabalarda duyulmaya başlayınca uzaktan hastalar gelmeye başlıyor. Yaptığı ameliyatlarda yanında hemşire ve hastabakıcılar var, aynı zamanda doktorluk mesleğinin getirdiği ciddi sorumlulukla acemiliğini, terlediğini, titrediğini belli etmemeye çalışıyor. Çıkmaza girdiği zamanlarda sigara molası veriyorum deyip koşarak kitaplarına sarılıyor. Anlatım gerçekten etkileyici, kitap kolayca sizi içine çekebiliyor. Tıbbi terimler ve bazı insanların okumak istemeyeceği hassas bir anlatımı var. Çok hassassanız bazı yerleri mideniz kaldırmayabilir.

Kitabı okudukça doktorluk mesleğinin ağırlığını gerçekten hissediyorsunuz. Doktorlar iyi yetişmiş, sorumluluk bilinci olan ve insanı hayatta tutma baskısını kaldırabilecek bir seviyede olmalı. Hasta tedavi ederken can güvenliklerini dert etmek zorunda olmamalılar. En iyi yetişmiş olanları, en profesyonel olanları başka ülkelere kaptırmamak lazım. Kıymet bilmeli… Ne zaman hangi aceminin dalgınlığı sebebiyle hayatımızın mahvolabileceğini hayal bile edemeyiz.

Son olarak kasabadaki insanların bilinçsizliğini gören doktorun aynı zamanda cahillikle de boğuştuğunu görmek eğitimin önemini bizlere tekrar tekrar gösteriyor. Kesinlikle bir şans verilmesi gereken kitaplardan. Keyifli okumalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir