İçeriğe geç

Ölüler Evinden Anılar – Fyodor Dostoyevski

Ölüler Evinden Anılar Dostoyevski’nin hapishane yıllarından sonra kaleme aldığı eseridir. Belli ki ölümden dönmek ve ardından yaşanan sürgün hayatı yazarın hayatında ciddi bir etki bırakmıştır. Yazar da çektiği sıkıntıları hayali bir karakter üstünden bizlere aktarmayı seçmiştir.

Aleksandr Petroviç isminde soylu bir karakter Sibirya’da bir cezaevine sürülmüştür ve oradayken yaşadıklarını anlattığı notları derlenerek okuyucuyla paylaşılmıştır. Karakter bizlere mahpushanedeki günlük olayları paylaşırken satır aralarında da hissedilen uzun süreli duygusal karmaşaları ve ruh hallerini aktarmaktadır.

Azılı katiller, hırsızlar, siyasi suçlular, eski askerler, kaçaklar bin bir çeşit mahpus bizlere biraz biraz tanıtılmaktadır. Hapis hayatının en kötü yanlarından birisi; bunca insanın hiçbir özel alanı olmadan bir arada yaşamak zorunda olması, olarak aktarılmıştır. Karakterler bizlere tanıtıldıkça hiçbirinin tamamen siyah, tüm yönleriyle kötü olmadığı hepsinin, bazen çok zor fark edilse de, bir yönleriyle içlerinde hâlâ insanlığı barındırdıklarını ve zaman zaman bunu da yansıttıklarını söyler yazar.

Anlatılan dönemin şartları da bir hayli zorludur mahpuslar için. 500-1000-1500 sopa cezalardan bahsedilir. Cezası çok olan bazı suçlular bu cezayı kaldıramadığında, hastanede birkaç haftalık bir iyileşme molası verilir, ölmelerine izin verilmez. Korkulu bekleyiş sonrası ceza tamamlanana kadar süreç ilerler. Bazı görevliler dayak atmaktan veya dayak atıldığını izlemekten keyif almaktadır ve kedinin fareyle oynadığı gibi bu gözü kara suçlularla oynamaktadır. En yaman olan suçlunun bile eninde sonunda yalvarmaya başlaması keyifle izlenir.

Mahpuslar ilgi alakalarına göre, uyumlarına göre gruplar halinde takılır ve arkadaş olurlar. Karakterimiz Aleksandr Petroviç’in üzülerek deneyimlediği durumlardan birisi soylu olarak kabul edilen biriyle diğer mahpusların asla gerçekten arkadaş olmayacağıdır. Yanına yanaşanlar ya parasına, ya malına göz dikmiştir veya başka bir çıkar peşindedir. Zamanla anlaştığı kişilere rastlasa da mahpus hayatı kalabalıklardaki yalnızlıktır onun için. Bu durumun tek iyi yanı görevlilerin soylu olduğunu düşündüğü kişilere biraz daha esnek davranmasıdır.

İçeride olan insanlar her ne kadar suçlarının bedelini ödemek için orada olduklarını bilseler de bir gün çıkacaklarının hayalini kurarak yaşarlar. Bu sebeple toplumun bir üyesi olduklarını, onların da bir onuru olduğunun bilinmesini, kendilerine bir birey gibi davranılmasını arzularlar. Günlük işlere koşturulurlar, içlerinde işinin piri olan varsa biraz para da kazanabilir. Mesela bir boyacı veya iyi bir baytarsan dikkat çekebilirsin. Bir yandan içeride gizli kapaklı işler de olur, birileri içeriye illa ki içki sokar. Sürekli bir alışveriş dönmektedir. Bazen mallara el konur, bazen alemler yapılır. Dindar olanlar bile vardır, ama oraya nasıl olup da düşmüşlerdir? İşte bu soru her biri için bambaşka bir hikayeyi aralar.

Hapishane yaşamı çok değişik bir ortamdır ancak içeride olmadan da yaşananlar tam olarak hissedilemez, anlaşılamaz. Dostoyevski belki de kendini çok farklı bir dünyanın içerisinde bulmuş ve bunu da kalemi için bir fırsat olarak kullanmıştır. Keyifli okumalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir