İçeriğe geç

Erkek Olmanın Tehlikeleri – Herb Goldberg

Bu kitaba nasıl bir inceleme yazılır bilmiyorum çünkü yüzyıllardır toplum tarafından benimsenmiş ve günümüze kadar varlığını bir şekilde koruyabilmiş fikir kalıplarıyla yaşıyoruz. Bu fikir kalıplarının dışında hareket etmeyi bırakın bunun sadece dillendirilmesi bile büyük tepkiler ile karşılanabiliyor. Hâl böyle olunca birçok insan tabuları çok sorgulamadan, mutlak doğrular olarak kabul etme ve ona uygun şekilde hayatını şekillendirme yöntemini izliyor. Doğduğumuz andan itibaren kendilerince bizim için en iyi tercihleri yapan ailemizin bize aşılamaya çalıştığı yaşama biçimi bizim de kesin doğrularımızın temelini oluşturuyor. Bu doğruların bazıları somut bir şekilde ortada olduğu için tesadüfi de olsa sorgulamaya tabi tutulabilirken bazıları duygularımıza, davranışlarımıza, bilinçaltımıza yerleştiği için farkında bile olmayabiliyoruz. Özellikle dışarıdan bir uyaran olmadan fark edilemeyecek şeyler için de açık fikirli olmanın ve kendini sorgulamanın önemi ortaya çıkıyor.

İşte bu kitap sizler için böyle bir uyaran içeriyor olabilir. “Erkek” kelimesini duyduğumuz anda sizde oluşan düşünceler ve beklentileriniz hatalı, yanlış veya eksik olabilir. Belki de karşınızdaki erkeğin neden beklediğiniz şekilde hareket etmediğini yorumlama fırsatına erişebilirsiniz. Cinsiyetten bağımsız herkes için faydalı olabilecek bir işe imza atmış yazar Herb Goldberg.

Birçok incelemede bu kitabın bir kadın karşıtlığı veya dert yarıştırma amacıyla kaleme alınmadığını belirtme ihtiyacı hissedilmesini biraz üzülerek, buruk bir tebessümle karşıladım. Her şeyi tek bir yönüyle, ancak ve ancak kendi yaşadığı, gördüğü yönüyle değerlendirebilen, kavrayabilen insanların başka türlüsünün olabileceğini aklının almamasına aşinayız. İnsanlar hep en büyük acıları kendilerinin yaşadığını, en büyük sıkıntılara hep kendilerinin göğüs gerdiğini düşünmek gibi bir sanrıya kapılıyorlar. Sanırım bundan dolayı olacak ki birisine bir derdinizi anlattığınızda o da dert mi diyerek bir rekabetin fitili hemencecik ateşleniyor. İnsanın fiziksel veya duygusal olarak hissettiğini düşündüğü “acı” ancak ve ancak kendi deneyimlerinin bir ürünü. Bunu başka herhangi birisinin herhangi bir deneyimi ile kıyas etmeye çalışmak çok boşa bir uğraş.

Yazar ön söz kısmında, kitabının bazı feminist kesimlerce hoş karşılanmadığı ile ilgili bir şeyler aktarıyor. Eminim bunun birçok sebebi vardır ancak benim gözlemlediğim birkaç sebep var. Bazı bölümlerde yazar toplumun dayattığı “tek eşlilik” kalıbı sebebiyle evli erkeklerin kendi dürtülerini bastırmak için saçma sapan hallere girdiğini söylüyor. Bir çeviri hatasına kurban gitmediysem eğer bunun açık bir şekilde tek eşliliğin erkekler için olmadığı gibi bir çıkarıma gittiği ortada. Sadece birkaç paragrafta yer alan bu durum, yazar doğrudan belirtmediği için çok net değil, anladığım şekliyle burada aktarmış olayım. Bir diğer konu da kadın erkek eşitliğini istediğini iddia eden ancak bu durumun erkeğin aleyhinde işlediği durumlara asla ses çıkarmayan feministleri üzecek ifadelerin kitapta yer alması olabilir.

Kitap erkeklerin hayatlarında yaşadıkları zorlukları ortaya koymak için kaleme alınmış, kadın okurların erkek davranışlarını daha iyi yorumlayabilmesini sağlayabilecek, erkek okurlarınsa çektikleri sıkıntıların evrensel olduğunu görmesini sağlayacak içeriğe sahip. Birçok yabancı kitapta olduğu gibi fark ettiğim şeylerden birisi ülkemizdeki duruma göre bazı kültür farklarının olmasıydı. Yazarın sık sık dile getirdiği konulardan birisi olan erkeklerin erkek arkadaşlarının olmaması, kadınlarla daha rahat iletişim kurmaları ve kadınların kocaları hakkında bu konuda yakınmaları kısmı ülkemizin birçok kesimi ile paralel olmadığını düşünüyorum. Ya da ben mühendisim, sorun bende. 🙂 İş dünyasında rekabetçi yapı gereği oluşan yapaylık bir kenara bırakıldığında, bizim toplumumuzda daha çok erkek arkadaşlarıyla takılmak isteyen ancak eşinden izin koparamayanların çoğunlukta olduğunu tahmin ediyorum.

Kitap her yönüyle erkeklerin yaşadığı sıkıntıları ele aldığı için sadece kadınlar ile ilişkilerin değerlendirilmesi olarak değil, toplumun erkeklerden beklediği ve erkeklerin bu beklentiler karşısında nasıl tepkiler verdiği konusu detaylıca ele alınmış. Örnek olarak bir erkeğin kibar davranışlar sergilemesini, duygularını dışa vurmasını, dertlerinden bahsetmesini kadınsı olarak değerlendirilip bir kusur olarak etiketlenmesi hem kadınlar tarafından hem de erkekler tarafından yapılan bir toplumsal baskı olduğu aktarılıyor.

Yazarın savunduğu önemli konulardan birisi erkeğin yetiştirilme tarzı ve ondan beklenenler arasındaki uyumsuzluk: “Erkeğe, başarı için çalışması öğretilir ve kazanan olmasından ötürü büyük bir övgü, saygı ve hayranlık gösterilir. Ancak bunu yapabilmesi için hedef yönelimli, rekabetçi, hırslı ve kullanıcı olması gerekir. Özellikle, bir lider veya patron olmayı arzuladığı taktirde başkalarıyla olan ilişkilerinde resmi ve uzak olmayı öğrenmesi gerekir. Ama ayrıca ona iyi bir insan olması için sıcak, açık, düşünceli, sevgi dolu ve paylaşımcı olması gerektiği de öğretilir. Ancak bu özelliklerden hiçbirisi ona öğretilen rekabetçi başarı yönelimiyle gerçekten uzlaşmaz.” Syf.121

Yazar göre erkeklerden beklenilen, evin giderlerinin karşılanması, ailenin refahının sağlanması için yeterli kazanç sağlamasının beklenmesi ile, uzun saatler boyunca çalışması yüzünden ailesine yeterli zamanı ayıramaması konusunda şikayetçi olunması birbiriyle çelişen beklentilerden sadece bir tanesi. Kitapta; erkeklerin yaşam süreleri, intihar oranları, iş kazası sayıları, kalp krizi sayıları gibi erkeklerin yaşam sürelerine etkileyecek konular hakkına bazı kıyaslamalar kaynaklarla desteklenmiş ancak bu rakamlar benim dikkatimi çekmediği için doğrulukları hakkında yorum yapmayacağım.

Uzun bir inceleme oldu, kitap konusunda daha çok söylenecek şey var ancak merak edenler biraz da alıntılara göz atsın istiyorum. Sorunları kendiliğinden çözmeyecek ancak az da olsa anlamanızı sağlayabilecek bu kitabı herkese tavsiye ediyorum. Son olarak: Toplumun sözde lanetler yağdırdığı bütün o problemli erkekler, yine şikayet eden o toplumun eseridir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir