
Çeviri: Mina Urgan
“Sineklerin Tanrısı”, günümüzde bir atom savaşı sırasında, ıssız bir adaya düşen bir avuç okul çocuğunun, geldikleri dünyanın bütün uygar törelerinden uzaklaşarak, insan yaradılışının temelindeki korkunç bir gerçeği ortaya koymalarını dile getirir. Konusu, R. M. Ballantyne’ın Mercan Adası gibi eşsiz bir mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntünün, insan yaradılışındaki köklerini gözönüne sermek amacıyla Mercan Adası’ndaki duygusal iyimserlikten apayrı bir yönde gelişir. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşerken “Sineklerin Tanrısı”; daha çok Conrad’ın kısa romanı “Karanlığın Yüreği”ni andırır. Golding’in romanındaki çocuklar da başlangıçta tıpkı Kurtz gibi, uygar toplumun baskılarından uzak bir örnek düzen kurmak isterlerken, gitgide hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı’nın Mercan Adası ile öbür ıssız ada serüvenlerinden ayrıldığı en önemli nokta, ıssız ada yaşamının çetin güçlüklerini ya da mutluluğunu anlatmaktan daha çok, bir insanlık durumunu, kişiler arasındaki çatışma aracılığıyla ortaya koymaya çalışmasıdır.
Akşit Göktürk
İnsanın içinde barındırdığı kötülüğün hangi yaşta olursak olalım orada bir yerlerde saklı da olsa var olduğunu gözler önüne seren bir kitap. Kötülük bu dürtülerin tetiklenmesi veya baskılanmasıyla ilgili.
Başlarda 10-12 yaşlarındaki bu çocukların hiç de yaşlarına göre davranmadıklarını ve karar alırken herbiri birer yetişkinmiş gibi fikirler ortaya attıklarını gördüm. Bu durumu garipsedimse de sonradan alıştım ve gerçekte de böyle olabileceğine kanaat getirdim.
Ayrıca yazarın günümüzde de herkesin farkedebileceği bir konuya değindiğini gördüm. Kimin haklı olduğu, iyi veya kötü olduğu önemli olmaksızın, güçlü olanın güçsüz olanı ezmesi ve kararların güçlü olanlar tarafından alınması. Siz insanlık olarak ne kadar iyi olursanız olun, fikirleriniz ne kadar mantıklı veya insanlık adına yararlı olursa olsun yeteri kadar güçlü değilseniz yapabileceğiniz hiç bir şey yok.
Ayrıca günümüzde çok sık deneyimlediğimiz bir durum olarak; güç kötü olanın eline geçtiğinde yapılabilecek çirkinliklerin bir sınırı yoktur.
Kitabın sonundaki çevirmen Mina Urgan’ın Sonsöz’ü kitabın bir özeti ve kitabı sindirmenize yardımcı bir kısım. Genel olarak kitabı beğendim ve okumayı düşünenlere tavsiye ediyorum.
Ralph orada, karanlıkta yatarken , toplumun dışına atıldığını anladı.
William Golding
“Aklım başımdaydı da ondan.”