İçeriğe geç

Kırlangıç Kulesi – Andrzej Sapkowski

Andrzej Sapkowski‘nin karakterleri, hep verdikleri kararlarla ön planda oldular. Bu kararlar karakterleri genelde kahraman olmaktan daha farklı yerlere götürdü. Seri boyunca çok fazla karakterle karşılaşıyoruz. Çok fazla karakter olmasının getirdiği bazı avantajlar ve dezavantajlar var. Sanırım en büyük avantaj zengin bir kurgu oluşturabilme imkanı. Benim için en olumsuz tarafı, tüm seriyi bir solukta okuyup bitiremeyeceğim için karakterleri tanımak ve hikayedeki yerlerini anlamakta zorlanmam oldu.

Bence serinin ve belki de yazarın en güçlü yönü siyasi çatışmalar, gücü ele geçirmek için verilen mücadeleleri iyi yansıtmasıdır. Yazarın biyografisini okumadım, kurguyu oluştururken ülkelerin tarihinden ne kadar ilham aldı merak ediyorum. Siyasetin gerçekçi bir şekilde okuyucuya aktarılması için sadece karakterlerin hikayelerini ortaya koymak yeterli olmaz, işin içinde ülkeler ve birbirleri arasındaki sürtüşmeler de muhakkak olmalı. Savaş ortamı olmadan da esaslı bir kahraman çıkarmak zor tabii. Her ne kadar yazarı taktir etsem de politika okumak beni sıktı.

Ana karakter demek doğru olur mu bilmiyorum (özellikle bu kitapta Ciri karakterine ağırlık verildiği de düşünülünce), Geralt karakteri bu siyasi fırtınadan uzak kalmaya çalışan ancak çıkan hortuma kapılmaktan da kurtulamayan bir wiçır. Tarafsızlığın her zaman çok büyük bir bedeli var. Siyasette kimseden yana olmamak diye bir durum söz konusu olamaz, ya siyah olmalısınız ya da beyaz, ya onlardan olmalısınız ya da bizden. Tarafsızsanız her kesim için “düşman” oluyorsunuz. Bu durum kahramanımızın bin bir türlü belaya bulaşmasına sebep olmakta.

Bu kitap özelinde Ciri karakterine ağırlık verildiğinden bahsetmiştim. Kitabın kurgusu sarmal bir yapıda, önceki kitaplarda da bu şekildeydi ancak bu kitapta biraz daha yoğun kullanılmış sanki. Farklı karakterler ve bu karakterlerin başlarından geçen hikayeler kopuk kopuk ve farklı zaman dilimlerinde biz okurlara aktarılıyor. (Diziyi izleyenler hatırlayacaktır, kitap tabii ki daha detaylı ve anlaşılır) Başlarda birbirleriyle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünse de, kitabın sonlarına doğru anlatılanlar ortak bir paydada birleşiyor ve tablo netleşmeye başlıyor. Finalde büyük resmi görüyoruz. :))

Yazar bizlere her insanın içerisinde iyiyi ve kötüyü aynı anda barındırdığını sık sık hatırlatıyor. Okurun iyi olarak göreceği karakterlere yüklenen olumsuz özellikler, kötü olarak adlandırabileceğimiz karakterlerin seçimleri hakkında verilen detaylarla bazı durumlardaki haklılıklarının ortaya konması gibi.

Sonuç olarak severek okuyorum, devam edeceğim de açık ancak bazı noktalarda, bu kadar uzamasına gerek var mı, diye sorguladığım da oldu. Tansiyonun belli bölümlerde artırılıp belli bölümlerde azaltılması iyi bir kitapta olmazsa olmaz bir durum mu acaba? Sürekli aksiyon bir yerden sonra kabak tadı mı verirdi, bilemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir