İçeriğe geç

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine – Arthur Schopenhauer

Say Yayınları
Çeviri: Ahmet Aydoğan

Bu yazımda sizlere geçici süreyle blogda başlık olarak kullandığım kitabı tanıtmak istiyorum. İlk defa Arthur Schopenhauer kitabı okudum(okumuştum). Felsefe kitaplarında olması gerektiği gibi insanı düşünmeye, sorgulamaya iten bir kitap.

Peki neyi sorgulatıyor?

Kitabın adından da anlaşılacağı üzere: Okumak nedir?Nasıl olmalı?Nasıl olmamalı? Nasıl bir yazar olunmalı? Yazarken şekilcilik veya sadelik neyi ifade eder? Yazarın görüşlerine göre, iyi yazar kimdir? Kötü yazar kimdir? Yaşamak denildiğinde, insan neden sıkılır? İnsan neden, nasıl mutlu olur? Zenginlik ve fakirliğin yaşama etkisi nedir? …vb. gördüğünüz üzere kitapta değinilen noktaları yazmaya kalkarsak hepsinin bir arayıştan, sorgulamadan geldiği, ortaya çıktığı veya oraya götürdüğü ortada. Kitapta bu soruların bazıları kısaca, bazıları da derinlemesine ele alınmış.

Örneğin ben, okuduğum kitapların kaçının gerçekten de okunmaya değer olduğunu tekrar gözden geçirme ihtiyacı hissettim . Belki de sonraki seçimlerimde daha ince eleyip sık dokurum.

Kitabın dili benim için biraz zorlayıcı olsa da, olması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum. Yazar söylemek istediklerini örneklerle o kadar güzel açıklamış ki anlamadığım noktalarda örnekler gerçekten kafamda canlandırmamı sağlayan bir rol üstlendi. Çevirmen Ahmet Aydoğan’ın Sunuş kısmı da bence kitaba yaraşır şekildeydi.

Alman bir filozof, yazar ve eğitmen olan Schopenhauer bu kitabında Alman yazarları bolca yerden yere vurmuş. Bir konuda eleştiri yapılacaksa bizler nasıl ilk önce kendi ülkemizdeki durumu ele alıyorsak, yazar da kendi ülkesindeki durumdan bolca şikayet etmiş.

Ayrıca benim tam olarak hakim olamadığım bir anonimlikten bahsetmiş. Günümüzde sosyal medyada bolca görülen, oluşturulan yapmacık profillerin arkasına saklanarak her konuda atıp tutma, gerekirse çirkinleşme, hakaret, sahtekarlık gibi durumların daha rahat gerçekleştirilmesi gibi anonim yazarlıktan şikayet etmiş. Yazar topluma bir eser bırakıyorsa onun altına imzasını atmalı, aksi halde okuyucuyu kandırmıştır. Aksi ispat edilene kadar yazdıkları değersizdir, diyor Schopenhauer. Yazar sözlerinin arkasında durmalı diyor.

143 sayfalık bir eser olmasına rağmen yazar bir çok konuya değinmiş. Edebiyat dergilerinden bahsetmiş. Günümüzde de bir çok edebiyat dergisi var. Kaç tanesi gerçekten edebiyata hizmet edebilmekte bilmiyorum. Yayın evleri, yazarlar arasındaki ilişkiye de kısaca yer verilmiş. “Yeni her zaman iyidir” yanılgısından bahsedilmiş. Kitapların son baskıları yerine eski baskıları, yani yenisi yerine ikinci eli tercih edilmeli diyor yazarımız. Bir de tabii ki dünyaca ünlü ve yıllardır eskimemiş kalıcı eserlerin, yazarların okunmasını tavsiye ediyor.

Yazabileceğim daha bir çok konu var ancak okuyacaklara da bir şeyler bırakmak gerekiyor. İncelememde belirttiğim konular dikkatinizi çektiyse kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Son olarak yazar diyor ki, bir kitapta okuduklarınızdan bir şeyler öğrenmek istiyorsanız ve okuduklarınızın gerçekten kalıcı olmasını istiyorsanız, kitabı bitirir bitirmez tekrar başlayın. Tekrar okuduğunuzda zihinsel durumunuz farklı olacağı için kaçırılan detaylar görülür, yanlış anlaşılmalar azalır ve içerik beyinde daha kalıcı olur, diyor. Bu kitabı okuyan kaç kişi bu duruma dikkat ederek kitaba yeniden başlamıştır acaba? 

İncelemeyi kitabı bitirdikten sonra yazıyorum ve cümlelerin altını çizmem genelde. Bu yüzden aklımda kalanları aktardım, yanlış yazdığım veya yanlış anladığım bir yer olduğunu düşünenler uyarsın lütfen. Keyifli okumalar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir